Yaşayan Parklar

Günümüzde Türkiye’de nüfusun %75’ inden fazlası kentlerde yaşıyor. Bu oranın 2050’de ise %86’ya yükselmesi bekleniyor. Bu durum sürdürülebilirlik ve dirençlilik açısından şehrimizin yeniden organize olması mecburiyetini doğuruyor.

Son yıllardaki orman yangınları ile başlayan, pandemi, deprem, tsunami, ve sel gibi doğal afetlerle devam eden süreç, doğru şehir planlamasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Doğru tedavi için önce hastalığı tespit etmek gerekir. Bunun için “Doğayla uyum içinde nasıl yaşarız?” sorusuyla başladık. Tüm temel ihtiyaçlarımızı doğadan karşılamamıza rağmen ondan kopmuş durumdayız. Kendi doğamızdan uzaklaştığımız şu dönemde doğayla bütünleşmenin, bir olmanın hayatın devamı için elzem olduğunu ve başka türlü bir yaşamın ise sürdürülemeyeceğini kabul etmemiz gerekiyor. Ancak doğa ile yeniden bağlantı kurarsak, değişimi teşvik eden bir sistem kurabiliriz.

İzmir’in yeşil altyapı katmanlarından birini oluşturan Yaşayan Parkları, kent merkezi ile kırsal alan arasındaki ekonomik, ekolojik ve kültürel bağları güçlendirmek için tasarladık. Her bir yaşayan parkımız; ekosistemin korunması, tarımsal üretim ve toplumsal etkileşim olmak üzere üç ana amaca hizmet ediyor.

Yaşayan Parklar ile yapmaya çalıştığımız; kırda daha iyi bir kır yaşamı, kentte daha iyi bir kent yaşamı oluşturmanın ötesinde birbirinden koparılmış ve bir o kadar birbirine muhtaç olan bu iki evren arasındaki ilişkiyi kurmak. Bu da ancak doğanın dilinden anlayan, onunla konuşan, uyum içinde yaşayabilen bir toplum ile mümkün. Biz de buna Yaşayan Parklar ile uygun ortam hazırlayarak destek olacağız.

Parklarımızda insanı sadece canlı olarak ağırlamak istiyoruz. İnsanın kendini doğadan ayrı bir varlık olarak değil, doğanın bir parçası olarak hissettiği bir yaşam alanı. İnsanın yürüyerek keşfetmesine, beş duyusuyla hissetmesine ve bunlar üzerinden düşünme, yorumlama ve beraberinde kendinde iz bırakan değişimi sağlamasına ve yaşamında yeni bir yol açmasına sebep olmayı hedefliyoruz.

Yaşayan parkların aynı zamanda bir iktisadi model olduğunu da söyleyebiliriz. Sadece ürününü satmak hedefi taşıyan üreticiyi de bu sisteme dahil ediyoruz. Kadim üretim havzalarının korunmasını destekleyen bir iş modeli oluşturmayı, doğayı yok etmeden de istihdam sağlayan bir sistem olabileceğini göstermek istiyoruz.

Yaşayan Paklar, İzmir’in çevresinde bugüne kadar atıl bırakılmış açık alanlara birbirimizle ve doğadaki tüm diğer canlılarla bütünleşmek için yepyeni ve heyecan verici bir anlam yüklüyor. İzmir’in kişi başına düşen yeşil alan miktarını büyütüyor.

İklim krizi ile mücadelede; doğa ile uyumlu, dirençli, refahı yüksek ve aynı zamanda  biyolojik çeşitliliğini koruyan döngüsel bir şehir inşa etme yolundaki hedeflerimize  çok önemli katkılar sunmasını bekliyoruz.